22 Ağustos 2009 Cumartesi
21 Ağustos 2009 Cuma
YAZAR YARIŞMASI
Gönderen futbolvefenerbahçe zaman: Cuma, Ağustos 21, 2009 0 yorum
GO SPURS GO MODRIC
Dünyanın en çok seyredilen ligi Premiere League sürprizleriyle başladı. Tottenham Liverpool’u 2-1’le bu yıl Lige çıkan Burnley’de Ronaldo ve Tevez kayıplı Owen takviyeli Manu’yu 1-0’la geçti. Kendi açımdan Tottenham ve Arsenal sürprizli bir lig umut ediyor ve bekliyorum. Bu yıl Premiere Lig’de dikkat çekecek bir oyuncu da sanırım Tottenham’lı Luca Modric olacak. 23 yaşındaki “ufak sarışın Hırvat” Liverpool karşısında sürati ve top tekniği ile beni hayran bıraktı kendisine. Dikine oynaması, süratli düşünüp topu almadan yapacağı hamleyi hesap etmesi, forvet arkasında oynamasına rağmen aynı zamanda bir oyun kurucu gibi oyuna yön vermesi diğerlerinden ayırdı onu sahada. Transfer piyasasını seneye kızıştırabilir çünkü Tottenham ile 6 yıllık sözleşmesi var yüksek bonservislere hazır olalım.
Sırtındaki forma 14 numara, stili andırıyor, saçlar uzun ve sarı. Yeni bir Cruyff’mu geliyor dersiniz.
Gönderen futbolvefenerbahçe zaman: Cuma, Ağustos 21, 2009 0 yorum
5. ROMA İMPARATORU MARCUS AURELIUS
Mehmet Paşa’nın 1 yıllık İspanya mahkumiyeti sona erdi ve nihayet serbest kaldı. Şimdi artık gazetelerimize yeni malzemeler çıktı. 1 Eylül transfer dönemi bitene kadar F.Bahçe ve G.Saray arasında gider gelir artık. Mehmet Paşa’nın gidişinde tek bildiğimiz İspanya’da oynama hayaliydi. Ancak para sorun oldu ardından yaşaması zor geldi yaşadığı ağır sakatlık da tuzu biberi oldu. 32 yaşındaki oyuncu için şu andaki tek avantaj Türk statüsünde oynaması. Özellikle Fenerbahçe’nin Aurelio’ya ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. Bu alanda değerlendirebileceği alternatifi daha çok, M.Topuz, Selçuk, Deniz, Cristian, Özer. Verimini bilemem ama G.Saray’ın mevki olarak daha çok ihtiyacı var. Ayhan ve M.Sarp bu tempoya ne kadar dayanır bilinmez zira Linderoth ve Mehmet Topal’ın 2 haftada bir nükseden sakatlıkları var. Bakalım günler neler gösterecek. Bence yine de aklı olan FB'li ve GS'li yönetici Aurelio'yu almaz.
Gönderen futbolvefenerbahçe zaman: Cuma, Ağustos 21, 2009 0 yorum
EMRE'NİN YERİ
Gönderen futbolvefenerbahçe zaman: Cuma, Ağustos 21, 2009 0 yorum
20 Ağustos 2009 Perşembe
BAŞLARKEN...
Futbolu yazmak ve yorumlamak için ille de futbol oynamış olmaya gerek yok. Bu işe meraklı ve gözlem yeteneği olan herkes yazıp yorumlayabilir. Sonuçta sevgini kaleme alıyorsun, buna kimsenin itirazı olamaz. Bir futbol karşılaşması 90 dakikaya sığıyor nihayetinde ama hayata dahi sığmayanı önü ve ardı. Esas olan da burada dönüyor zaten. Maçı gören gözler 90 dakikada 50.000 hatta 100.000 adet belki. Ama fark yaratmak, bu hayata sığmayan kısım içinde 100.000 gözün gördüğününden farklı görmeyi, farklı düşünmeyi gerektiriyor. Görülmeyeni görmek, düşünülmeyeni düşünmek ve yazılmayanı yazmak. Takım tutmak belki fanatikçe ama görüp düşünürken bunu beynine yansıtmamak. Zaten futbolu sevip de takım tutmamak anormal olan. Ama farkı yaratırken fanatizmden, şovenizmden, demagojiden kaçınmak esas. Aşkını fikrine yansıtmamak lafın kısası.
Kimbilir belki de fark yaratmak o kadar zor değil. Herkes kendine bir yön seçip farklı olmaya çalışmak için çizgiden ayrılıp taca çıkarken normal yerinde durmak belki farkın ta kendisi. Basit olmak hattızatında ve de uzatmamak.
Johan Cruyff’un bir sözünü her alanda uygulamak başlangıç için yeterli olan.
“Futbol kolay bir oyundur. Ama kolayı oynamak zordur.”
Gönderen futbolvefenerbahçe zaman: Perşembe, Ağustos 20, 2009 0 yorum
UEFA AVRUPA LİGİ FORMATI
Gönderen futbolvefenerbahçe zaman: Perşembe, Ağustos 20, 2009 0 yorum
TAKIM PUANLARI
Galatasaray’ın ise önünde şimdilik 17 takım var UEFA’da. CL’den puanı en iyi takımlar bile gelse G.Saray bir alt torbaya inemiyor. Bu durumda Galatasaray’ın 2. torbadan girmesi garanti. Sivas ve Trabzon’un ise Allah yardımcıları olsun. Gruplara kalırsa son kürenin içinden çıkacaklar.
Gönderen futbolvefenerbahçe zaman: Perşembe, Ağustos 20, 2009 0 yorum
KATSAYILARIN HESABI
Yukarıdaki yazıda takımların puanlarından bahsettik. Peki bu puanlar nasıl hesaplanıyor? Merakta bırakmayıp, araştırmaya göndermeyip basit bir şekilde anlatalım.
Avrupa Ligi:
Grup maçlarına kadar oynanan her turda alınan galibiyet 1, beraberlik 0.5 puan olarak hesaplanıyor. 1. ön elemeden elenen 0.25, 2. ön elemede elenen 0.5, 3. ön elemede elenen 1 ve Play-off’dan elenen takımlar 1.5 puan bonus alıyorlar.
Grup maçları ve sonrasında ise galibiyet 2, beraberlik 1 puan getiriyor. Ayrıca Çeyrek final, yarı final ve Finale çıkmak 1’er puan kazandırıyor.
Toplanan puanlar yapılan maç sayısına bölünüyor ve takım puanı çıkıyor.
Yani Galatasaray şu ana kadar 2 ve Fenerbahçe ise 1.5 puan aldı.
Şampiyonlar Ligi:
Ön elemelerde galibiyet 1 beraberlik 0.5 puan kazandırıyor. 1. ön elemede elenen 0.5, 2. ön elemede elenen 1 puan, 3. ön elemede elenen ise 0 puan alıyor çünkü buradan Avrupa Ligi’ne devam ediyor.
Grup maçlarında galibiyet 2 beraberlik 1 puan getiriyor. 1. tur, çeyrek final, yarı final veya finale çıkan takımlar 1’er puan alıyor.
Gruplarda bulunmak 4 bonus puan getiriyor. Bu durumda Beşiktaş’ın 4 puanı oluyor.
Trabzonspor henüz maç yapmadığından puanı yok. Sivasspor’un ise 2 puanı bulunuyor bu hesap sonunda.
Gönderen futbolvefenerbahçe zaman: Perşembe, Ağustos 20, 2009 0 yorum
İLK MAÇLAR OLUR Kİ
Yeşil çimler üzerinde sarı-lacivert çubuklu ile tanışmam ise bir Cumhurbaşkanlığı Kupa’sında Trabzon maçı ile 1984 yılının Temmuz ayında gerçekleşiyordu. Babam ve Beşiktaşlı olan dayımla maçtan saatler önce Ankara 19 Mayıs Stadyumu civarına elimizde biletlerle gelmiş ancak sağanak yağmurun devam etmesi ile tam eve dönüş yoluna geçmiştik ki benim ‘hayır maçı burada izleyeceğiz’ çığlıklarımla fikirlerinden vazgeçmişlerdi. Stad çevresinde beliren naylon elbise kılıfı satanların rant yaptığı bir ortamda aldığımız poşetlere sarıp sarmalanıp kale arkasında yerimi almıştım. İlk 90 dakikamı bir kupa ve İlyas Tüfekçi’nin benim bulunduğum taraftaki kaleye attığı penaltı golü ile 1-0 kazanarak bitiriyordum. Güzel bir başlangıçtı herşeyiyle ama stadyumda yağmurda maç izleme ısrarım gelecek aylarda dönüşen hastalığa ve sonunda bir ameliyata malolmuştu. 1984 yılında bademciklerimi Fenerbahçe’ye feda eden ben, gelecek yıllarda kalbini ve beynini de teslim ediyordu bu çılgın futbol sevdasına.
Gönderen futbolvefenerbahçe zaman: Perşembe, Ağustos 20, 2009 0 yorum