21 Ekim 2009 Çarşamba

DERBİLERİN DERBİSİ

Bu maç derbilerin derbisi, dünyanın en sert 3 derbisinden birisi, şu dergi dünyada en zor derbi olarak F.Bahçe-G.Saray maçını seçti... Bunlar hep bize aşina olan, egomuzu okşayan cümleler ama gerçeği ne kadar yansıtıyor meçhul -ki bence biraz balon haberler- Dünyada kaç TV bu maçı izliyor? Kaç yabacı gazeteci akredite oluyor bu maçlara? Kaç yabancı taraftar bilet almak için gün sayıyor? Bunların cevapları yok. Çünkü gerçeği de yok. Bu sebeple international değil domestik bir derbi bizimki. Bu yüzden yine kendimizi mısır ambarında sanıp bu koccammann derbiyi mercek altına alalım.

Gönül isterki F.Bahçe taraftarı olarak yüzlerce km yol teptikten sonra gecenin bir saatindeki dönüş yolculuğu keyifli olsun. Bu da gayet doğal bir istek bir taraftar olarak. Ancak bu gerçekleşir mi Pazar 21:45'de göreceğiz.

Şu anda kısa vadeli maç önü psikolojisi olarak G.Saray bir adım önde görünüyor. Moral olarak, tam kadro oluşundan, derbi öncesi kendi sahasında daha kolay bir Avrupa maçı yapacak olmasından dolayı dinlenme açısından avantajlı. Fenerbahçe ise omurga sakatlığını düzeltmekle meşgul (Lugano-Bilica, Alex-Guiza). Hepsi iyileşir mi? İyileşse de antrenmensız geçilen haftadan sonra başarılı olurlar mı? Bunlar soru işareti tabi ama G.Saray maçı atmosferi bence bu etkileri ortadan kaldıracak özellikte. Ancak bu 4 oyuncu gerek yetenekleri, tecrübeleri gerekse de soğukkanlılıkları açısından oynamazlarsa büyük kayıp. Ancak ben Guiza hariç diğerlerinin oynayabileceklerini hissediyorum.

Oyun planı olarak birbirinin zıddı iki takımın maçı olacak. Güçlü takım savunması- Güçlü pozisyon yaratıcılığı , Sabır-Sürat, orta saha varyasyonu-hücum varyasyonu gibi karşıtlıkların maçı olacak.

Sürekli eleştiri alan iki teknik adamın hafta içi psikolojileri de burada önem kazanıyor. Daum genelde bildiğini okumayı seven birisi, basın, eleştiri falan dinlemez. Aynı oyun sistemini ortaya koyacaktır. Zaten FBTV'deki dünkü konuşmasında şu meşhur rotasyonu sevmediğini, mecbur kalmadıkça yapmayacağını tüm dünyaya ilan etti. Belki Keita'nın kanadında Carlos yerine Vederson ile başlayabilir o kadar. Onun dışında yine klasik Volkan,Gökhan-Lugano-Bilica-Vederson, Kazım-Cristian-Emre-Santos, Alex, Semih onbiri ile başlayacaktır. Yani alıştığı elle yemek yiyecek, ters ele kaşığı geçirip üzerine yemek dökme riskini bu maçta Daum almayacaktır.

Rijkaard ise çok gol attığı maçlarda bile savunma ve orta sıkıntıları ile gündeme geldi. Şimdi de ilk F.Bahçe maçına çıkacak. Vitrinde spotların üzerine vurduğu bir yerde şu anda. Bu sebeple gergin olma ihtimali yüksek. Kaldı ki bir de Saraçoğlu geçmişi ve hafta içi çıkan 'Bu lekeyi silin' açıklaması baskının bir işareti. Bu baskıyı pozitif enerjiye nasıl çevirir onu bilemeyiz.

Ancak Rijkaard eleşirileri göz önüne alıp, en azından yenilmeden bu maçtan ayrılayım 2 puanı koruyayım felsefesine giderse bence o an maçı kaybettiği andır. Bu da yukarıda değindiğim sağ elle yerken birden kaşığı sola ele almak demek oluyor ki o zaman üstünü başını peçetelerle, bezlerle silmeye yetişemez. Çünkü G.Saray kontrollü oyunu bilmiyor, Rijkaard'da bunu öğretmedi yada elindeki kadronun buna uygunsuzluğu böyle bir sisteme itti O'nu. Ayhan haricinde -ki o da bir Emre yada Cristian seviyesinde değil- kalanların hiçbiri bunu becerebilecek durumda değiller. Bu sebeple Rijkaard savunma gücünden 1-2 eksiltme yapıp orta sahaya takviye yapmaya giderse işi zorlaşacaktır. Çok erken gol maçı kurtarabilir ancak. Bu sebeple Rİjkaard için en etkin yöntem bildiği oyunu oynaması, Sabri ve Hakan Balta'yı daha az ileri çıkarıp orta sahaya desteğe yöneltmesi ve aynı hücum hattı ile oynaması (Keita-Arda-Kewell-Baros) daha mantıklıl bir durum.

F.Bahçe ise kontrollü ve G.Saray'ı ceza sahası dışında tutabilecek bir oyunu sergileyebilir. Bu da dakikalar ilerledikçe G.Saray'ı daha çok gerginleştirir çünkü insan en iyi yaptığı işi yapamadığında sinirlenir. Bu iş de F.Bahçe'nin en iyi yaptığı iş şu anda.

Maç öncesi planlar tahminim bu şekilde gelişecek ama taktiği oynayacak olan oyuncular. Sıkıntılı ve büyük maç oynama potansiyeli yüksek oyuncu sayısı F.Bahçe'de daha fazla. Bunu geçen yılki kazanılan büyük maçlarda net gördük. G.Saray ise işler iyi gitmediğinde daha çabuk oyundan düşen bir havada. Ben açıkçası F.Bahçe'nin saha avantajıyla birlikte bu maçın da favorisi olduğunu düşünüyorum maç öncesinde.

18 Ekim 2009 Pazar

GAZİANTEPSPOR:2 FENERBAHÇE:1

HAYIRLI MAĞLUBİYET!

Hep kullanmak istediğim bir başlıktı. Bu maç uygun sanırım medyanın nabzına göre bu başlık için. Bir çok yazar tarafından sık kullanılan ve konu edilen bir 'deyim' oldu 'hayırlı mağlubiyet'. Mağlubiyetin hayırlısı nasıl oluyor anlamadım hiç. Mağlubiyet mağlubiyettir, hayırlısı hayırsızı olmaz. Bu maç içinde yazanlar çıkacaktır ille ki deyip girişimizi yapalım.

Maç öncesi taktik tahtasında yazdıklarımızla oldukça yaklaştık Daum'un felsefesine. Fazlasıyla kontrollü ve sabırlı bir oyuna yöneldi F.Bahçe. İlk yarı boyunca gol haricinde 1-2 pozisyona giren F.Bahçe ise kalesinde karambol haricinde pozisyon görmedi ve ilk yarıyı tam da istediği gibi kapattı aslında. G.Antep ise oldukça yumuşak, temposuz ve organizasyonsuzdu. Bu görüntü de F.Bahçe'nin ikinci yarıya daha da rölantide başlamasına neden oldu. Hatta o kadar rölanti gittiler ki maç sonuna kadar toparlayamadılar kendilerini. Biz bile TV başında artık maç haricinde sohbetlere başlamıştık bile. Demek ki oyuncularda benzer şeyleri düşünmüşler ki ikinci yarıda maç konsantrasyonunu tamamen kaybettiler. İşte profesyonelliğin başladığı nokta burada olsa gerek. Sezon başından bu yana en yaptıkları takım ve alan savunmasının ilk golde nasıl darmadağın oldukları bunun bir göstergesi.

Bu maçta işin ilginç tarafı ikinci yarıda takımın oyundan kopuşunu dakika dakika izlerken ilk oyuncu değişimi için 77. dakikaya kadar bekledi Daum. Çıkanın Vederson olması ise bende bunun taktiksel değil kimi çıkaracağını bilememekten aklına gelen ilk isim O olduğu izlenimi yarattı. Yani o an maç 1-1 ya da 2-1 geri olsaydı da bu değişikliği yapacaktı sanki Daum.

Takım sonuçta oyunu tutmak için son 10 dakikaya girildiğinde Selçuk'un oyuna girmesi ve daha fazla top tutabilen Emre'nin biraz daha ileri çıkması daha uygun olabilirdi.

Aslında F.Bahçe maç içinde 2. golü bulup oyunu koparacak anları yakaladı ama yanlış pas tercihleri ve isabetsiz şutlar buna mani oldu. İkinci yarıdaki oyundan kopuşda bu sonu getirdi.

Alex ve Lugano'nun yokluğu bu maç için mazeret olmaz. Çünkü onlar olsaydı da bu skor oluşacaktı. Sonuçta F.Bahçe konsantre olamadığı bir maçı daha zorlanarak oynadı ve bu sefer diğerlerinden farklı olarak kaybetti. Bu maçın G.Saray maçı için de ölçü olması mümkün değil bu sebeple. Artık G.Saray maçı daha anlamlı hal aldı. Daum her haliyle bu maça hazırlandığı belli. Ancak gelen haberler Alex ve Guiza'nın bu maça yetişemeyeceği yönünde. Bunun bir medya aldatmacası olması da ihtimal içinde tabi ki ama hafta boyunca göreceğiz.
MAÇIN ADAMI: Attığı 2 golle Julio Cesar.

MAÇIN POZİSYONU: Cristian'ın müsait durumlarda kaleyi çektiği isabetsiz şutlar

MAÇIN HATASI: İlk G.Antep golünde tüm bilincini kaybeden savunmacıların dizilişi.
MAÇIN ŞUTU: Santrası bile yapılmayan goldeki Cesar'ın nefis frikiği (barajın hatasını unutmamak lazım. Erman Hoca'ya sohbet çıktı yine)

MAÇIN HAKEM HATASI: Haken maçı bence hatasız yönetti. Tebrikler Bülent Yıldırım.

  © Blogger templates 'Neuronic' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP