21 Kasım 2009 Cumartesi

BEŞİKTAŞ:3 FENERBAHÇE:0

Mağlubiyetler üzücüdür tabi ki hele derbilerde alınanlar ancak bu mağlubiyet karşında pek üzüldüğümü söyleyemem. Çünkü Fenerbahçe skor tabelasına bakmaksızın Beşiktaş'a göre oldukça iyi performanslı bir ilk yarı oynadı. Maçı koparabileceği an ve pozisyonları yakaladı aslında. 8. dakikada Serdar Özkan'ın direk dibinden auta giden topu haricinde ilk yarının genelinde %100 net olmasada Gökhan, Carlos, Alex ve Santos'la şut ve pozisyonlar buldu. İlk yarının sonunda Alex'in serbest vuruşu direkten döndü ve 19. dakikada Gökhan'ın net bir penaltısı verilmedi. Beşiktaş ise kalan 37 dakikada herhangi bir etkinlik gösteremedi. İlk 15-20 dakika iç saha olması sebebiyle diri ve mücadeleci gözüktüler sadece.

M.Topuz, Cristian, Emre, Gökhan oldukça uyumlu ve etkiliydiler. Alex ortada yokmuş gibi gözükse de önemli yerlere koşular yapıp özellikle Mehmet Topuz'a çok alan boşalttı. Kazım önceki maçlara göre etkisiz kaldı. Fink ve Ernst Emre-Alex bağını koparmak üst düzeyde çaba gösterdiler ve çoğunlukla başarılı oldular. Sivok ve Ferrari ikilisi F.Bahçe'yi içeri pek sokmadılar ve dışarıdan şuta zorladılar. F.Bahçe ise buna rağmen gol olmayan düzgün şutlar çıkarttı aslında. ilk yarı boyunca.
İkinci yarıda ise Emre'nin sakatlandığı bir anda ne yazık ki yapılan ortaya koşan Fink'in 5 metre önünde olmasına rağmen koşamaması ve Fink'in güzel bir vuruşla golü yapması hemen ardından Bobo'nun golü maçı bitirdi. Maçın kalan kısmı ise doğal olarak Beşiktaş'ın üstünlüğü ile geçti.
Bu andan sonra da F.Bahçe maç konsantrasyonunu burada bıraktı. Böyle bir noktadan sonra maçı çevirmek Barcelona için dahi imkansız hale gelir ki Kazım'ın gereksiz atılmasıyla son çivi de çakılmış oldu. Futbol şansı da ciddi şekilde Beşiktaş'ın yanındaydı.
Beşiktaş yüksek konsantrasyonla hazırlanmış maça, çok iyi mücadele ettiler, galibiyet için tebriği de hak ettiler.

Ancak şunu söylemeden geçemeyeceğim. Ne Fenerbahçe bu maçı kaybettiği için çok üzülsün, ne de Beşiktaş kazandığı için çok sevinsin. Alex'in vuruşu direk yerine ağlara çarpsa yada Gökhan'ın penaltısı verilmiş olsaydı şu anda çok başka şeyler konuşuluyor olacaktı. 19. dakikada kendi sahanda 1-0 geri düşmek neler getirebilirdi kimbilir. Dolayısı ile bunu gözeterek analizi ve eleştiriyi yapmak gerekir. Fenerbahçe benim görüşümle kötü oynamamış 3 dakika içinde haketmediği bir mağlubiyet almıştır. Ancak eksik yerlerini kapatmaya ve bunları giderme yoluna gitmeye mani olmamalıdır. Beşiktaş ise bu galibiyete rağmen şapkasını önüne koyup daha etkin olmanın yolların aramalıdır. Beşiktaş takım savunmasını iyi yapan ancak gol 3-0'a rağmen gol yollarında etkisiz bir görüntü çizdi. Üst üste gelen 2 golden sonra yapılan pozisyon analizleri yanıltıcı olur. Zaten bu sezonki BJK analizi de bunu gösteriyor. Ben bu şekilde Beşiktaş'ın çok uzun soluklu bir şekilde bu ligi götürebileceğini düşünmüyorum. Ancak yine de ilk 3'ten düşmez.
Fenerbahçe ise Van Hooijdonk'tan sonra golcü sorunu büyüyerek devam ediyor. Devre arası bir golcü takviyesi şart görünüyor. Yoksa Avrupa'da tur ilerleme ve ligde şampiyonluk şansını zora sokacaktır.
G.Saray'ın Manisa'yı yeneceğini düşünürsek puan farkı arada pek kalmadı Beşiktaş ile ve lige yeni bir renk geldi.

Ancak F.Bahçe 13 maç sonunda zor dönemeci bitirdi. Sezon başı görüşümde ligin ilk yarısını 2-3 puan bile geride bitirse ligi kopartacağını düşünüyordum ki şu anda aksilikolmazsa daha iyisi olacak gibi duruyor. Özellikle 2. yarıda çok ciddi bir fikstür avantajı var. Manisa, Sivas, G.Saray ve 2 Ankara deplasmanı var sadece kalanı İstanbul'da. Maçlarına ciddi eğilirlerse eğer şu anda %60 ligin favorisi olurlar.

Maçın ilginç bir anı ise Beşiktaş'ın golüne sevinen bir taraftarın ayağının kırılmasıydı. Sanırım sandalyelerin üzerinden uçup kırdı ayağını.
Tüm bunların yanında ise F.Bahçe-G.Saray derbilerini tekzip edercesine sanırım son 10 yılda (belki daha uzun) en temiz, gerilimi en az, maç sonu olayı sıfır ve hatta oyuncuların kolkola çıktığı bir maç olmadı. Bu manzaraları bir gün F.Bahçe-G.Saray maçlarında da görmek en büyük dileğimiz.

MAÇIN ADAMI: İbrahim ÜZÜLMEZ

MAÇIN HAKEM HATASI: 19. dakikada Gökhan'ın düşürülmesine penaltı vermeliydi. 3. goldeki ofsaytı konuşmak 2-0'dan sonra pek anlamlı değil.

MAÇIN HATASI: Bir Kazım klasiği. En önemli anlarda takımını manasız bir şekilde eksik bıraktı

MAÇIN ŞUTU: Alex'in direkten dönen vuruşu.

MAÇIN POZİSYONU: Emre'nin sakatlığı yüzünden çaresiz bir şekilde golü atmak hareketlenen Fink'e bakması.

18 Kasım 2009 Çarşamba

YAZIK!

Cemal Nalga kimdir? Kobe Bryant mıdır ki hazırlık maçı kurtarıcısı olsun? Koskoca bir camiayı ve taraftarlarını savunma dahi yapamayacak hale getiren? Taraftarı kontrol edemedim, tahrik vardı, doktorun verdiği ilaçta doping varmış bilmiyordum vs vs bir dolu savunmayı anlamak mümkün olabilir. Ancak değer miydi buna? G.Saray kulübü açıklamayı yapmış ama camiayı zor günler bekliyor.

Bunu düşünene bile sadece yazık diyorum.

17 Kasım 2009 Salı

EKONOMİNİN GERİLİM STRATEJİSİNE ETKİLERİ

Bu hafta adet olduğu üzere F.Bahçe-G.Saray arasındaki artarak devam eden gerilime etkisi olabilecek bir başka konuya bakalım. Ekonomi.


Nasıl bir etkisi olabilir demeyin okuyun.

Aziz Yıldırım Fenerbahçe'ye başkan olduğu ilk yıllardaki futbol camiasına olan agresif tarzını yıllar içinde törpülemiş son 2-3 yıldır da kendinden emin, sağlam taşlara basarak ilerleyen, rakiplerini eleştiren ancak taraftarı da hızla istediği kalıba sokan ve diğer kulüp başkanlarının pek de yapmaya cesaret edemeyeceği uygulamaları devreye sokan bir başkan imajı yaratmaya başladı. Evet hala antipatik geliyor olabilir ancak Anadolu kulüplerinin kasalarına daha fazla para giriyorsa bunu da Aziz Yıldırım'a borçlular.

Tabi bu noktalara kolay gelmedi. Pek çok kulüp içi grubu, bazı taraftar kesimlerini, medyayı karşına aldı ve çektiği eziyetleri, yaptığı fedakarlıkları anlatmaya gerek yok. Bu adımları atarken beraberinde ekonomik ilerlemeyi, 1-2 kalem gelire bağlı olmayan ve girdi noktalarını artıran bir portre de çizdi. Çok da sık hata yaptı ilk 8 yılında. Hala yapmıyor mu yapıyor ancak süratle eksiklerinden ve hatalarından arınıyor. Ve gerçekten profesyonel bir CEO edasıyla kulübü yönetiyor camiayı ve Türk futbol dünyasını yönlendiriyor.

Şimdi gelelim esas meseleye. Geçmiş yıllarda da çok olaylı F.Bahçe-G.Saray maçları oynandı. Ama arşivleri karıştırıp 2-3 yıllık maziye bakınca gördüğüm şey Aziz Yıldırım'ın bu olayları mükemmele yakın yönettiği. Adnan Polat ise daha fazla taraftar gibi davranan başkanlığın yanında sözcülük yapan, taraftarla içiçe olan bir portre sergiliyor. Özellikle demeçler ve kriz yönetimde Aziz Yıldırım karşısında geride kaldığını görüyorum. Son 1 yılda ise Adnan Polat daha agresif bir yapı içinde. Kulübü mali yönden ayağa kaldırma girişimleri, stat projesinde yaşanan aksaklıklar ve aldığı ağır eleştiriler, inşaatçı kimliği ile bu konulardaki prestij kaybını toplama çabası vs vs. Yapmaya çalıştıklarını takdir ediyorum kesinlikle olması gereken şeyleri gerçekleştirmeye çalışıyor. Ancak bu konuda F.Bahçe'nin açtığı yolda gidiyor olmak yada öyle olmasada öyle gösteriliyor olmak O'nu ciddi şekilde rahatsız ediyor. Bir de tüm bunların yanında taraftarını, oy potansiyelini arkasına değil karşına alıyor olmak içinde bulunduğu koşullarda düşüneceği en son şeydir. Bu yüzden de çıkan olaylar karşısında buna göre pozisyon alıyor. F.Bahçe'ye yanaşan, köprü atan, elini uzatan adam olmak şu anda işine gelmez. Şu anki bu negatif elektrikten ve kaostan güç almaktadır yapacaklarını sağlamlaştırmak için çünkü bir de G.Saray lisesi etkisi vardır karşısında başetmesi gereken. Bunu bertaraf etmenin de yolu camianın içinden değil tribünden geçmektedir.

Derbi öncesi yemek teklifini ise gayrı ciddi ve göstermelik buluyorum. Bir yemek yemekle düzelecek bir konu değil zira. Kaldı ki dışarı bir dolu yemek yendiğini biliyoruz. Aziz Yıldırım'da bunu gördüğü için oyunu satranç gibi oynayıp Polat'a bu kozu vermek de istemiyor. Ayrıca Polat başkanın adamı olmak isteyen taraftarları sürüklemek istemektedir ki ekonomik özgürlüğüne hızlı ulaşsın, lise rüzgarını dindirsin. Zira şu ana kadar Alp Yalman'dan tutunda Canaydın'a kadar kulübü düzlüğe çıkarmaya bu kadar yaklaşan bir başkan daha olmadı ve Polat bunu istiyor şu anda. Özür dilemenin, taraftarları afişe etmenin, derin üzüntü duyuyoruz demeçleri vermenin hiçbir kazanımı yok onun adına. Bu konuda öncü de olmak istemiyor ki 6. golü alkışlayan başkan Canaydın durumuna düşmemek için. Çünkü şu anda kozu yok elinde. Emin olun ekonomik olarak F.Bahçe'den güçlü bir G.Saray olsaydı son basketbol maçından sonra taraftarlarla o pozları vermez, resmi siteden o yazı yerine vay be dedirtecek bir yazı yayınlatırdı. Çünkü ne o poz ne de o yazı bir G.Saray Başkanının yapacağı ve yazacağı olmamalı bunu kendisi de çok iyi biliyor.

Bu sebeple 2. yarıda Ali Sami Yen'deki maçtan pek umudum yok. Çıkması muhtemel olayları (ki az öz olacak birşeyler hele bir de işler iyi gitmez ise) da yatıştırmak gibi çaba içinde olmayacaktır Polat.

Ancak ülke futbolu G.Saray'ın ekonomik düzlüğe çıkmasını beklemeye tahammül edecek mi? Bu işin sonu düzlük olmazsa eğer bu rekabeti daha ağır sonuçlar beklemektedir. Çünkü ülkede bu boyutta rekabet edip de geri kalmayı hazmedebilecek bir Türk yok. Kaldı ki son yıllarda her alanda F.Bahçe'nin galibiyet ağırlığı işi daha da zorlaştırıyor. Adnan Polat'ın stratejisini bu anlamda gözden geçirmesi gerekli. Ancak Polat cidden zor durumda olduğunu anlamak kolay ama bu tercihi yapmasını beklemek zor bir durum.

15 Kasım 2009 Pazar

VAY BENİM YÖNETİCİME

Bu sayfalara basketbol maçı taşımak hiç amacım dahilinde değildi. Hoş kalkıp da basket analizi yapacak değilim. Maçın atmosferi ve olaylar bu sefer ki yazı konusu.

Alınan karar gereği basket maçlarına deplasman taraftarı alınmıyor (böyle bir atmosferde de iyi ki alınmamış). Taraftarlar doğal olarak F.Bahçe oyuncularını baskı altına almak amaçlı tezahüratlara başladılar. Atmosferi yüksek bir maç ve kazanmak için daha hırslı bir G.Saray vardı sahada. İlk 3 periyot sürekli olarak G.Saray'ın minimum 5 sayı öndeliği ile geçerken son periyotta iyi savunma yapan F.Bahçe arayı kapatıp maçı eşitliğe getirdi. Ne olduysa bundan sonra oldu.

G.Saray yöneticisi Yiğit Şardan'ın açıklamasına göre 'Fenerbahçe Ülker bench arkasına oturan hanım, seyircimize el kol hareketi yaptı. Sonrasında ise istenmeyen olaylar yaşandı.' Demek ki tüm salon, maçı bu hale getrmek için bir bayanın el kol harketine bakıyor öyle mi Yiğit Bey. Adınız gibi yiğit bir açıklama değil.

Olaylar sahaya bir dolu yabancı maddenin atılması, bir polis ve muhtelif saha görevlilerinin başlarının yarılması ile son buldu derken saha giren iki taraftarın F.Bahçe benchine yönelip net olarak darp edemese de bu maksatla saldırması ile devam etti. Ardından F.Bahçeli oyuncular yine yabancı madde yağmuru altında hızla soyunma odasına kaçarken çıkış tünelinde de taraftar ve oyuncular arasında bazı itiş-kakışlar olurken Semih'in bir taraftara denk getiremediği yumruk sallaması ile son buldu.

Bu ilk midir? Hayır.
Son olacak mıdır? Hayır.


Şimdi en son yaşanan F.Bahçe-G.Saray derbisindeki olaylara bakacak olursak o maçta yaşananların belki 10 katı olay oldu sahada. Bir sonraki F.Bahçe-G.Saray basket maçında ise 20 kat olay olmaması için hiçbir sebep yoktur.
Ancak artık şu yöneticilerin (şu diyorum çünkü başka bir sıfat bulamıyorum) kendilerine bir çekin düzen verip, geriye bir bakıp hangi mevkileri gereksz işgal ettiğine bakmalılar ve lütfen terkedip gitmeliler.
Maç sonu Yiğit Şardan pişmiş bir şekilde diyor ki 'Geçen yılki Efes-Fener maçlarına göre neredeyse bir şey olmadı bile sahada, güvenlik hemen olayları yatıştırdı'. Bunu diyen bir taraftar değil bir yönetici ne yazık ki ve ne yazık ki o anlı şanlı G.Saray yönetim koltuğunu dolduruyor. Bunu diyen adam 3 hafta önce F.Bahçe-G.Saray futbol maçından sonra neler düşündü acaba.

Bu işin sonu bir önceki maçı örnek göstererek çözülmez. Bir önceki maçta 2 tane az bozuk para atılması seni temize çıkarmaz. Bunu artık o kalın kafalara sokmak lazım.

Bu işi yapan, o sahaya madde atan, sahaya inen, rakip oyuncuya darp etmeye çalışan o geviş getirengillerden olan yaratıkları bir takım taraftarı kisvesine büründürüp bizimki sizinkinden daha az vahşidir. Siz hakem kafası yararsınız, biz ise naçizane bir polis. Ama olur mu canım siz 2 ton su atarken biz yarım tonda kalıyoruz. Daha çok ekolojik dengeyi düşünüyoruz.
Bu mudur bu işin sidik yarıştırması?

Bu yönetici zihniyeti bu oldukça bu işin çözülme şansı yoktur.

Her maç kaçan bir fırsattır.
Her kaçan fırsat rakibe verilen kozdur. Rakip yöneticileri konuşturmak için verilen cevaptır.
Her kaçan fırsat rakip taraftarı kendi sahasında yapacakları için bilenmeye plan yapmaya itendir.
Her kaçan fırsat olayları çığ şeklinde büyütendir.
Sonunda kaybeden ise takımını seven, onun için üzülen, sevinen, takımının başarısı için maddi manevi her türlü yükümlülüğün altına giren gerçek G.Saray ve F.Bahçe taraftarıdır.

Ve biri buna dur desin artık!

  © Blogger templates 'Neuronic' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP