8 Ekim 2009 Perşembe

ADA, ARDA, WENGER


Arda'nın Polat tarafından bir kariyer planlamasına tabi tutulacağını biliyoruz. Yani koskoca G.Saray Başkanı yalan söyleyecek değil ya! Arsenal eğer bu plan içindeyse Polat'a kocaman bir bravo demek lazım. Olayın detayına hemen girmeden Arsenal'in doğru bir seçim olacağını söyleyebiliriz Arda için.

Ancak Wenger'in bir özelliğini göz önüne almak lazım ki bu özellik bence Arda'nın Arsenal'e transferine ciddi bir engel teşkil eder. O da Wenger'in büyük maliyetli transferlere karşı olduğudur. Bu şartlar altında Arda için öyle sanılan 20-30 mlyon eurların verileceğini hiç sanmıyorum.

İşin diğer tarafına bakarsak Arsene Wenger'in genç oyuncu işleme merkezi olduğunu düşünürsek Arda orada yeteneklerini 2'ye 3'e katlama imkanı bulabilir rahatlıkla. Wenger'in ağır oyun taktik disiplini altında tüm hünerlerini gösterme imkanı bulamaz. Yani şu anda G.Saray'da ki rahat oynama ve özgür çocuk olma fırsatını bulamaz. Ancak iyi bir takım oyuncusu ve bu takımın yıldızı olma şansını bulabilir.

Ayrıca Arda'nın Wenger'in tüm tedrisatından , yoğun gelişim programından çıkması da tamamen Arda'ya bağlıdır. Yani öncelikli olarak vücut ve fizik yapısını o takımın atletik yapısı içine yedirmesi gerekir. Bu Arda'nın en çok zorlanacağı nokta olacaktır.

Ancak 1-2 yıl zorlanıp dayanabilir ve pes etmezse Arda Van Persie ve Fabregas'tan sonra Arsenal'in 3. yıldızı olabilir. Ve Arda ülkede Avrupa yıldızı olmaya aday tek isimdir.

Daha önceki yazıda da yazdığım gibi seçim tamamen Arda'nın. Arda'yı izlemeye devam.

5 Ekim 2009 Pazartesi

ROTASYON ve SAY BAKALIM ONBİRİ


Rotasyon dilimize Fransızcadan girmiş olan İngilizcede 'rotation' olarak kullanılan bir kelime. TDK karşılığı 'yer değiştirme, döndürme' anlamına geliyor.

İngilizcede ise bir objenin dairesel olarak hareket etmesi anlamında kullanılır.

Neden buna girdik çünkü son günlerde çok moda bir kelime rotasyon. Aynı daha önceleri kullanılan savunma hunisi, orta saha çapası, alan daraltarak oynama vs gibi girdi hayatımıza. Rijkaard'ın gelişi ile de daha çok yer buldu. Yazarlarda boncuk bulmuş gibi atladı bunun üzerine. Ancak ilginç olan Rijkaard'ın ağzından henüz rotasyon yapıyorum kelimesini duymadık.

Bu rotasyon furyası veba gibi Daum'a da sıçradı. Biri yaptığı için övgü alırken diğeri yapmadığı için eleştiri alıyordu. Neden Özer, Deniz, Selçuk, Topuz rotasyona girmiyorlar?

Ancak G.Saray'ın 10 gün içinde aldığı sonuçlardan sonra şimdi bazı ismi büyük yazarlar rotasyona gıcık olmuşlar tabiri caizse. Rotasyonu onaylamayanlar, bunun faydasız olduğunu söyleyenler sayısız. Kimileri ise Barcelona'da Rijkaard'ın oyuncuları nasıl dengeli kullandığını örnek gösterip bunu G.Saray'da başaracağını yazmışlardı. Şimdi rotasyon tepti herşeyi, ortalık toz duman. Rijkaard'ın ve Denizli'nin takdir edilen rotasyonları out, Daum'un eleştirilen sabit onbiri in oldu tam tabiri ile.

M.Denizli ise 20 oyuncuya ilk 11 fırsatı verdiği için yerden yere vuruluyor. Adamın tüm kariyeri 8 maçta yerle bir edilmeye çalışılıyor. Sonrada bu saldırılara BJK teknik direktörü olarak değil M.Denizli olarak cevap verince de (CSKA maçı öncesinde 'bu maç benim kariyerimde artı yada eksi bir sonuç yaratmayacaktır') söylenmedik laf bırakmıyorlar.

Bir de ayrı bir moda var ama ona sadece bir dokunup geçelim. Falan takımın onbirini sayamıyoruz o yüzden başarısız ama filanın onbirini sokaktaki çocuk biliyor artık. İyi de üst üste 10 maçtada performansı sonucu kral ilan edilen Rijkaard'ın onbirini de sayamıyorduk. Rotasyon o zaman iyiydi de şimdi mi kötü oldu. Denizli geçen yıl da benzer şekilde oynatıyordu bu yıl ne oldu peki?

Ancak kalkıp hiçkimse yönetimleri Federasyonu suçlamıyor. Bu üç futbol emekçisini eleştiriyor. Takımın savunması alarm verirken, Servet gitti gidiyorken Marsilya'ya, Emre Güngör'ün ne zaman oynayacağını Nostradamus bile bilmezken ve de üstüne üstlük Gökhan Zan'ın da cam adam olduğu belliyken geriye bir tane yabancı alınmaz mı? Ayhan ve Mustafa Sarp ile tüm yılın çıkacağına inanmak da kimin aklıydı acaba. Orta sahaya bir takviye yapılmaz mı? Linderoth hacı bekler gibi bekleniyor. Sonra vefadan bahsediliyor. Doğrudur yanlıştır tartışırsın. Bak Edu'ya verildi parası hemen gönderildi yerine Bilica geldi kötü mü oldu? Vefa ne oldu, İstanbul'da bir semt olarak kaldı. Sezon şampiyon olarak tamamlanırsa kim hatırlayacak Edu'yu. Ne yazık ki endüstriyel futbolun cilveleri ve bu ülke buna alışacak. Kimse aksini iddia edip de sonra da başarıslığın ardından tef çalıp oynamasın.

Kaldı ki forvet hattı ülkede kimsede yokken Elano alındı! Rijkaard'ı uyaran bir Allah'ın kulu olmadı mı o yönetimde o takımda! Elano çok mu lazımdı G.Saray'a? Arda giderse yerine alındı diye bir söylenti var bu mudur mantık peki? Sanki alt yapıdan adam çıkartılıyor. Bedava mı geldi Elano peki? Seneye de alırdın bunu yada bunun gibisini. Ya Arda gitmezse? Yada gitse de para etmezse? Garantisi mi var bunun? Bu sene ne yapacaksın Elano'yu, bak hali ortada işte.

Yada geçen yıl BJK'nin nasıl şampiyon olduğu ortadayken hiç mi adam gibi adam alınmaz. Bir tane maç çevirecek oyuncusu yok Beşiktaş'ın. Denizli mi istedi acaba bu takımı Tabata'yı yoksa Demirören mi yarattı sizce?

Ayrıca Federasyon'un da şu saçma sapan +2 kuralını kaldırması lazım artık. 2 tane adamla gelişecek Türk futbolu da gelişmesin zaten. Tuncay'dan başka dişe dokunur bir ligde oynayan türk kaldı mı? O'nun durumuda ortada zaten. (Yurt dışında doğup büyüyen ve milli takımda oynayanlar bu statüye girmez. Örnek: Mevlüt, Yıldıray, ikizlerimiz, Nuri vs) Bu +2 yüzünden takımlar bir türlü açıklarını kapatamıyorlar. Ya kaldırırsın tamamen oyna 6 tane ile dersin yada izin verirsin 8 olur 10 olur. +2'yi nasıl kullanacağını karştırıyor kulüpler sonra da yedek otursun diye mi alındı deniyor. İtalya en son Dünya Kupası'nı alırken İnter'de yine İtalyan yoktu. Yani saçma sapan noktalara takılmaktan gelişmeye fırsat bulamıyoruz.

Sonra da ülkenin vizyonunu artıracak hocalara tuhaf tuhaf kulplar takıp literatürlük kelimeler yapıştırıyoruz. Yapılan ne rotasyondur, ne de sabit onbir ile çıkmaktır. Sadece başarılı olmak üzere çıkılan yolda eldekilerle yapılmaya çalışılan hamlelerdir. Adına ne derseniz deyin. Malzeme bunlardır ne yazık ki. Barcelona'da başarı ile uygulanan rotasyon denen lanet kelimeyi G.Saray'da uygulama şansın yoktur. Çünkü elinde birbirine benzer adamlar yoktur. Bu da Rijkaard'ın suçu değildir ne yazık ki. Rijkaard'ın bunu zevkle yaptığını düşünmüyorum. Henry çıkarken Eto'o girer, Pique çıkarken Marquez girer, İniesta çıkar Xabi girer. Ama sende Keita çıkar Aydın girer, Servet çıkar yerine giren olmaz çünkü hepsi müzmün sakattır sağ beki oynatırsın mecburen, sol bekin sakatlanır sol açık oynar orda. Forvetin formsuzdur sokamazsın oyuna diğer yabancı yedeği, +2'ye takılırsın ille yabancı çıkarman gerekir.

Velhasıl yazarların ve medyanın şu kısır yazılarına ve yönlendirmelerine teknik adamlar ne güzel de gülüp geçerler, pabuç bırakmazlar tebrik etmek lazım cidden. Eminim içten çe kıs kıs gülüyorlardır. Ve benim yazarlarım da bunu çok güzel hakediyorladır.

Şu rotasyonu da biraz yazarlara uygulamak lazım. Kimine basketbol, kimine ekonomi kimine de magazin yazdırmak lazım. Hatta kimilerine de çıkış vermek lazım.

4 Ekim 2009 Pazar

FENERBAHÇE:3 GENÇLERBİRLİĞİ:0

Rekor kırıldı, fenomen bitti, herkes rahatladı. Alex rüştünü son bir kez daha ispat etti. Fenerbahçe sabırlı set oyununu her hafta daha fazla yerleştiriyor. Savunmanın önemini her maç daha iyi görüyorlar. Zaten elinde Alex'in varsa maça çıkarken gol atmak yasak da desen, maç öncesinde kazara da olsa gol atar bu takım. Daum'da bunu bildiği için dikkatli savunma, sabırlı hücum yönünü yerleştiriyor. Türkiye Lig'i için %100 geçerli bir sistem. Fenerbahçe bu şekilde devam ettiği sürece ve anormal bir durum olmadıkça şampiyonluğun bir numaralı favorisi olacaktır. Ancak bu oyun Avrupa'da ne kadar yeterli onu henüz bilmiyoruz. Grup maçları da bunu test etmeye yetmez kanımca.

Ligin en dirençlı takımı G.Birliği bile sadece bir kez ceza sahasından kaleye şut çekme şansına sahip oldu. Volkan'ın kurtardığı 4 top da ceza sahası dışından vurulan toplar. Bu da Fenerbahçe'nin rakiplerini orta saha ve savunmanın ortak çalışması sonucunda erittiğinin ve içeri girmesine izin vermediğinin işareti. F.Bahçe Barcelona'nın aynı kulvarında ama birkaç gömlek eksiğini oynuyor. Önce rakibi uyut ve paralize et, sonra öldürücü adamlarınla darbeyi vur.
Emre'nin takıma dahil olması ve M.Topuz'un bulunması orta sahanın direncini artırdı. Ayrıca Cristian-Emre ve M.Topuz aynı zamanda topu bilen ve kullanan adamlar. Bu orta saha için çok önemli bir özellik. Basketbolda bir deyim vardır: Her takım oyun kurucusu kadar oynar diye. Futbolda da sanırım her takım orta sahası kadar oynar diyebiliriz.

Bunları söylerken Cristian'a bir paragraf açmak lazım. Emre ve Topuz'un oluşu sayesinde Cristian'ı ilk kez bu kadar hücuma katkı yaparken gördük. Cristian nerede duracağını bilen, ilk müdahale zamanlaması mükemmel olan çelimsiz yapısına göre zamanlaması sayesinde ayakta kalan bir oyuncu. Emre ile adeta değişimli olarak ileri çıktılar. Fenerbahçe'nin orta sahaya ne kadar faydalı bir transfer yaptığı ispatlandı. Appiah-Aurelio'dan sonra F.Bahçe bu alanda ikilisini yakalamış oldu. Yakalayan yine Daum!

Bilica takımın blok halinde oynadığı maçlarda önemini ortaya koyuyor. Hogh'den sonra bu tarz geriden destek veren olmamıştı henüz. Türkiye'de bu konuda yek bu da F.Bahçe için çok önemli bir artı. Vederson ile uyumu da her hafta yükseliyor. Vederson'da takımdaki yerini her maçta daha fazla sabitliyor. F.Terim'in dikkatine.


Hafta içi M.Demirkol'da yazdı, F.Bahçe sürekli olarak rakibin bir fazlasını oynuyor daha doğrusu oynayabiliyor. G.Birliği maçı bir test idiyse test geçildi.

Ligler başlamadan Daum için yazdıklarımızı Daum adeta bir senaryo gibi oynuyor. Takımın hedefleri ve ülkenin gerekleri ne ise onu yerine getiriyor. Mükemmel bir taktisyen olduğunu itiraf etmeliyiz. Sürekli iyi futbol oynamayacaktır F.Bahçe ama sürekli sonuç alacaktır. Bu da taraftalar açısından kimi zaman homurtuyla karşılanacak. Ama buna da alışılacak zira Daum bildiklerinden ve inandıklarından asla vazgeçmez, bedeli yıldız oyuncuyu silmek olsa dahi. Oyuncu değişikliklerinde biraz geç kalıyor ama oyuncuları demoralize etmek istemediğini düşünüyorum ama yanlış yapıyor. Hem takımın düşüşünü hızlandırıyor hem de yedeklerin daha fazla süre almasına mani oluyor.

MAÇIN ADAMI: Cristian Baroni G.Birliği akınlarını kesen, yönünü değiştiren. Emrw'nin daha fazla ileri çıkmasını sağlayan bir oyun oynadığı için

MAÇIN POZİSYONU: Alex'in daha topta golü bulması

MAÇIN HATASI: 2. golde G.Birliği savunmasının hali. Geçn hafta Antalya'nın yediğine mantıkta bir gol

MAÇIN ŞUTU: Emre'nin direğe nişanladığı top.

MAÇIN HAKEM HATASI: Kuddusi Müftüoğlu'nun önce Lugano'ya sonra da Tozo'ya çıkaramadığı direkt kırmızılar ve İlhan'a ikinci sarıdan kırmızıyı çıkartamaması.

  © Blogger templates 'Neuronic' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP