BOSNA HERSEK:1 TÜRKİYE:1
Takımda Ceyhun'u görmek beni her ne kadar şaşırttıysa da dirençli bir orta saha düşündü Terim diye aklımdan geçirdim. Terim'in zaten önemli maçlar öncesinde bu tarz sürprizleri vardır. Ama Arda'nın solda Semih-Tuncay'a uzak kalacak olması hücum gücünü etkileyecekti. Onun dışında tek değişiklik Sercan-Semih değişikliğiydi. Mücadele gücü ve teknik kapasitesi yüksek bir takım (semih-önder hariç) görüntüsü vardı kağıt üzerinde. Semih tek forvet olarak ilerde Tuncay ise Semih'e yakın forvet arkası gibi oynuyordu. Arda solda Hamit sağda eski görevlerine dönmüşlerdi!
Maç başladığında Emre ile gelen bir pozisyon ve ardından Emre'nin golü zamanlama olarak çok iyiydi. Ancak maç da attığımız golle bizim için bitmiş oldu zira devrenin kalan 40 dakikasını futbol değil 'tepik' oynarak geçirdik adeta. Hakemin gereksiz yarattığı faule Emre'de yediği sarı kartla destek oldu ve izlenmesi ıstıraba dönüşen bir ilk yarı izledik. Sonrasında ise mıknatısın kuzey ve güney kutuplarının birbirini itmesi gibi takım ikiye ayrıldı ve her iki kutup da birbirinin yalnız başlarına neler yapabileceğini izledi durdu. Emre haricinde bu iki kutbu birbirine yaklaştırmaya çalışan olmadı. Ceyhun'da Emre'ye yardım etmek bir yana gereksiz top kayıpları ile sürekli kontra yememize sebep oldu. Bu durumda Servet-Önder ikilisi sürekli olarak Bosnalı oyuncularla göğüs göğüse çarpışmaya mahkum edildi. Bu şartlar altında hataya zorlandılar ve ikisi de birer adet ölümcül hata yaptılar. Ve Terim buna yandan seyirci kaldı. Portekizli hakem de Terim'in maçı zemine sıfırdan iyi göremediğini düşünmüş olacak ki sahaya daha hakim bir noktadan maçı izleyip yorumlamasına izin verdi! Tabi bu anda geçen hafta oynanan Manu-Arsenal maçında Wenger'in tribüne Manu seyircilerinin arasına gidişini gözümün önüne getirdim. Bir Terim'e baktım bir de Wenger'e. Neden o Wenger neden bizimki Terim fotoğraf gayet net.
Maç başladığında Emre ile gelen bir pozisyon ve ardından Emre'nin golü zamanlama olarak çok iyiydi. Ancak maç da attığımız golle bizim için bitmiş oldu zira devrenin kalan 40 dakikasını futbol değil 'tepik' oynarak geçirdik adeta. Hakemin gereksiz yarattığı faule Emre'de yediği sarı kartla destek oldu ve izlenmesi ıstıraba dönüşen bir ilk yarı izledik. Sonrasında ise mıknatısın kuzey ve güney kutuplarının birbirini itmesi gibi takım ikiye ayrıldı ve her iki kutup da birbirinin yalnız başlarına neler yapabileceğini izledi durdu. Emre haricinde bu iki kutbu birbirine yaklaştırmaya çalışan olmadı. Ceyhun'da Emre'ye yardım etmek bir yana gereksiz top kayıpları ile sürekli kontra yememize sebep oldu. Bu durumda Servet-Önder ikilisi sürekli olarak Bosnalı oyuncularla göğüs göğüse çarpışmaya mahkum edildi. Bu şartlar altında hataya zorlandılar ve ikisi de birer adet ölümcül hata yaptılar. Ve Terim buna yandan seyirci kaldı. Portekizli hakem de Terim'in maçı zemine sıfırdan iyi göremediğini düşünmüş olacak ki sahaya daha hakim bir noktadan maçı izleyip yorumlamasına izin verdi! Tabi bu anda geçen hafta oynanan Manu-Arsenal maçında Wenger'in tribüne Manu seyircilerinin arasına gidişini gözümün önüne getirdim. Bir Terim'e baktım bir de Wenger'e. Neden o Wenger neden bizimki Terim fotoğraf gayet net.
Benim anlayamadığım nokta ise takım bu kadar geride baskı yerken ve geriden top çıkartmaya çalışırken ne Tuncay ne Hamit ne de Arda yardımcı oldular, Emre'ye yaklaşmayı aklıllarından bile geçirmediler ve Terim'de bunu yandan sürekli izledi. Semih ve Semih'in özellikleri de bu şartlar altında sahada hiç görünmedi. Hakan Balta ise ülkede sol bek olmadığından dolayı orada oynuyor sanırım. Bir ülke düşünün ki sınırları içinde ne yerli ne de yabancı sol bek var (Çok bilen medya Carlos'u da eleştirilerle yedi bitirdi zaten onu da saymıyorum).
Senin elinde Arda gibi bir oyuncu varsa onu sola hapsedemezsin (maçın son 15 dakikasındaki Arda'nın neler yapabileceğini gördük). Arda'yı oraya hapsettiğin anda Semih'i de imha etmiş oluyorsun. Netekim ikinci yarıda bu hatasını gören Terim (hakem Terim'i yukarı göndermekle doğruyu yapmış demek ki!) Sercan'ı oyuna aldı ve Arda'yı Semih-Sercan ikilisinin arkasına yerleştirdi. 45-60 arası bu değişiklik sonuç verecek gibi görünsede rüzgar kısa sürdü. Ve ne yazık ki takımın forveti Semih ilk şutunu 70. dakikada atabildi. Takım savunması olmadığından Önder'in oyundan alınıp Ceyhun'un bu alana çekilmesi de işe yaramadı. Yaramadığı gibi Emre'ye daha da fazla yük bindi ve orta sahası olmayan bir takım oluştu. Sonlara doğru girilen pozisyonlar artık taktik eseri değil oyuncuların kendi refleksleri sonucu oluştu.
Volkan için ayrı cümleler sarfetmek lazım. Milli Takım'ın olası bir mağlubiyetini tek başına önledi ve takımın en iyisi, maça en konsantre oyuncusu olarak göze çarptı.
Artık oluşan tabloyu şansla yada başka bir şeyle açıklayabilir miyiz bilmiyorum ama Terim bunu nasıl açıklayacak merak ediyorum. Zira artık açıklanacak hiçbir durum yok ortada. Bu kolay grupta Bosna deplasmanına hayat memat maçına çıkıyorsak, Estonya'ya Bosna'ya Belçika'ya puanları dağıtıyorsak diyecek bir şey de kalmıyor geriye. Artık kalan iki maçı kazanıp Bosna'nın kalan 2 maçtan 1 puan almasını bekleyeceğiz ki geçiniz efendim geçiniz. Fatih Terim'e de Hıfzı Topuz'un kitabını okumak düşer sanırım bol bol boş zamanı olacak sonuçta.
Ne yazık ki Güney Afrika'daki kupayı bizden mahrum bırakan ve yine bizi Brezilya'yı, Arjantin'i İtlaya'yı tutmak zorunda bırakacak olan Terim'e teşekkürlerimizi sunmalıyız sanırım. En azından tutacağımız takımların kupayı alma ihtmalleri var deyip bununla avunacağız.
NOT: Maçı anlatan spikerde nefisti yani. Bir milli takım oyuncularının isimleri sürekli yanlış söylenir mi? İnsan biraz hazırlanır maça
0 yorum:
Yorum Gönder