25 Eylül 2009 Cuma

FENERBAHÇE'NİN GELECEĞİ


1998’den beri görevde olan Aziz Yıldırım’ın sportif icraatları gerçek anlamda 2003 yılında Daum’la başladı diyebiliriz. Zaten bunun adı da büyük yürüyüş konmadı mı. Ancak gelişen şartlar Daum’un ülke sınırları içinde durmasını mümkün kılmadı ve son gerçekleşti. “Son 16dk kabusu” bir devri kapattı ve bu yürüyüşe ara verildi. 2007’de Zico’nun yumuşak ellerinde bu büyük yürüyüş büyük emekleme ile yer değiştirmeye başlamıştı bile. Her ne kadar CL yarı finalinin kapısından dönmek marihuana etkisi yarattıysada camia üzerinde bu etkinin süresi yeni bir dozu almadağımız için yerini krize bıraktı. Ardından yapılan hatalı transferler ve Aragones’in altın vuruşuyla gözlerimizi acil servis koridorlarında açtık. Şimdi 3 yıl öncesİne tekrar geri dönüş yaşıyoruz. Yeni ekip Aykut Kocaman ve Christoph Daum eşliğinde hızlı bir rejenerasyona girdi. Yapılan transferler medyada kimi zaman sert eleştirilerin odağı oldu. Ülke toprakları eski coğrafya kitaplarındaki gibi kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olmaktan çıktığından beri bu genç nüfusu ve futbol sevdasını inkar edercesine futbolcu yetiştirmeyi de kesti. Bu şartlar altında transfer yapmak da ciddi maharet haline geldi. Kaldı ki Fenerbahçe pek de alt yapısı ile barışık bir tablo sergilemiyordu yıllar içinde. Bu durumda az miktarda hazır yetişmişleri toplamak tek çözüm kalıyordu. Bu çerçeve içinde yapılan doğru oluyordu haliyle. Evet bundan sonra rota ne olacak? Fenerbahçe yine gel-gitlerin takımı mı olacak yoksa 2006’daki yürüyüşe kaldığı yerden devam mı edecek? Büyük yürüyüş nasıl sonuçlanacak ve camiya ne getirecek? Taraftar nasıl bir noktaya gelindiğinde tatmin olacak?
Sonda söyleyeceğimizi başta söylerek başlayalım. Fenerbahçe’nin hedefi bir Barça bir Real, bir Manu olmamalı. Çünkü onların seviyesine gelmek şu anda hayal bile değil, olamayacak da zaten. Aziz Yıldırım’ın Galatasaray’ın UEFA Kupası sonrası ‘tesadüf’ dediği olay Fenerbahçe’nin CL’de çeyrek finali çıkması ile eşdeğer pozisyondadır şu anda. Fenerbahçe önce bu tesadüfü ortadan kaldıracak bir yapılanma içinde olmalı. Bu yüzden hedef sadece Lig Şampiyonulukları olamaz. Zaten Avrupa’nın ikinci planda olduğu söylemleri tamamen stratejik bir harekettir benim gözümde ve gerçekle ilişkisi yoktur. Fenerbahçe Lyon, PSV, Porto gibi CL’nin gediklisi olmalı öncelikle. Rakipleri çantada keklik görememeli. Belki 100 yıl bir Avrupa şampiyonluğu göremeyecek bu çerçevede ama bir daha tesadüf de yaşamayacak. Öyle ya koskoca Sir Ferguson bile 23 yılda 2 CL şampiyonluğu görmüş.
Kadro yapısını yıldız ıskartası yerine artık daha gerçekçi oyuncularla dolduracak. Bu oyuncular yeri gelecek Fenerbahçe’yi basamak olarak kullanacak yükselmek için ama kulübe her anlamda katkı yaparak yükselecekler. Bu sezonki gelişmeler bu anlamda bana umut veriyor. Ancak yine de yeni nesil futbol yapısına ulaşmaya daha 2-3 sezon olduğunu düşünüyorum. Mevcut gençlerden 1 yada 2 tanesi bu yapıya mutlak yedirilmeli.
Teknik kadro devamlılığı sağlanmalı. 2 yılda bir teknik ekip değiştirmenin kimseye birşey kazandırmadığına inanmak lazım öncelikle. Arsene Wenger’in 13 yıllık Arsenal kariyerinde 3 Lig şampiyonluğu, 3 FA Cup ve birer kez de UEFA ve CL finali var. Bu istatistik ile FB’nin başında kalması sanırım mümkün olmazdı. Sayısını şu anda bilemediğim teknik adamla aynı periyotta FB’nin 5 şampiyonluğu var zira.
Fenerbahçe şu anda bu koşulların tamamını sağlayacak temel yeterlilikleri oluşturmuştur. Bundan sonrası Aziz-Aykut-Daum üçgenine güvenmekten geçiyor. Bu yeterlilikler aynı zamanda sakın 3 sezon sonra Aykut’a bir devir teslim hazırlığı olmasın?

0 yorum:

Yorum Gönder

  © Blogger templates 'Neuronic' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP