18 Eylül 2009 Cuma

FENERBAHÇE:1 FC TWENTE:2

Nasıl bir yazı olacak bende merak ediyorum aslında çünkü yazacaklarım da en az dün sahadaki çubuklular kadar karışık olacak sanırım. Öncelikle bu ciddiyetsiz ve laubali oyundan başlamak lazım. Pazar günkü Bursa maçındaki takım nasıl oluyor da 4 günde bu denli değişebiliyor pek akıl işi değil. Takımın yorgun olması vs anlamsız çünkü Bursa maçında ekonomik olmak kaydıyla rakipten bir fazla mücadele ettiler, öyle kora kor bir maç olmadı. Kaldı ki 4 gün geçti aradan dinlenmek için yeterli süre vardı. Tek açıklama laubalilik ve umursamazlık. Emre maç sonu soyunma odasında neler yaptı neler dedi cidden merak ediyorum.


Ayrıca merak ettiğim diğer bir konuda takımda Carlos diye dünya yıldızı kariyeri sayfalara sığmayacak bir oyuncu var. Yaşı biraz geçgin, maç başına 15km koşmasını yada üst düzey performans göstermesini beklemiyorum. Ama bu tarz ölü doğum olacağı görülen vakalarda neden müdahale etmez. Biri mi engeller kendisini yoksa içinden mi gelmemektedir. Kazım diye bir rapçi var sahada futbolcu demeye dilim varmıyor, tahammülü zor biri, asap bozucu, insanın sinirlerini paralize ediyor resmen tribünde. Baktın Daum'da müdahale etmiyor. Bu laubalilik de ortadayken Carlos maçın ortasında bu çocuğa güzel bir Osmanlı tokadı aşketse ne olurdu? Biraz itiş kakış olur aralarında, ayırırlar netekim. Daum Kazım'ı oyundan alır, Kazım tesisleri terkeder, F.Bahçe kariyeri biter ama adam olurdu en azından, gideceği yeni takımında yeni bir tokat yememek için çabalardı belki. Hiç bir eğitmenden yada hayat danışmanından alamayacağı dersi almış kolur kendisi de kurtulurdu. Tabi bu ekstrem bir örnek ama Kazım'ı, Guiza'yı, Cristian'ı ciddi bir şekilde uyarabilirdi. Takım da silkelenirdi belki. Belki o zaman Carlos maçı tek başına almış olurdu ama o oyundan çıkarken antrenörünün elini sıkıp yanına bile gitmeye gerek duymadı. Bence artık Carlos F.Bahçe'deki misyonunu da tamamlamış görünüyor.

F.Bahçe'nin elinde yeterli malzeme var bunu biliyoruz ama bu maç disipilini konusunda neler yapılabilir ciddi şekilde üzerinde düşünülmeli. Özer, Mehmet, Semih belli bir düzende takıma adapte olmalı. Çünkü takım sabit 11'i ve yedekleri belli bir şekilde ilerliyor ve bu zaman içinde ciddi motivasyon ve kan kaybına yol açacak bu göründü artık. Eski illet yeniden hortlayacak gibi sanki. Umarım yanılırım.

Bu şartlar altında derin bir analize de gerek kalmıyor haliyle. Çünkü olması gereken temelin üzerine teknik-taknik konuşmak-yazmak uygun olur. Herşeye rağmen öne geçilmiş bir maç ve Lugano'nun fuzuli yere yerini kaybedip orta alana basmaya gitmesi, takım 10 kişiyken boş alanda (Lugano'nun olması gereken yerde) Nkufo ile gol yendi ve bir çuval incir berbat oldu.
Tac atan bile çoğu zaman boş oyuncu bulamadı. Hadi 3'lü 4'lüyü geçtim bir ikili pas bile yapacak adam yardıma gitmedi.

Bir not da taraftarlara olacak aslında. Ama bu notumu ilerleyen günlerde bir yazı ile birleştireceğim. Çok methedilen desibel rekorları kıran Beşiktaş tribünleri dahil hemde. Tarafar tribünde takımına yardımcı olmuyor. Sadece desibel yaratıp kendi egosunu tatmin ediyor. Ne bir hakeme baskı, ne bir rakibe baskı ne de takıma destek. Tamam şarkı türkü söylemek güzel ama rakibe sövmek yada, yan yana iki tribünün avazları çıktığı kadar karşılıklı bağırmaları takıma destek olmuyor. Futbolcular bunları duymuyor bile. Biraz İngiliz taraftarları örnek almalıyız ülke olarak.

Sonuçta en ciddi rakibe karşı kaybedilen 3 puan. Bu dezavantajı avantaja çevrmek için Steaua'yı içeride dışarıda yenmek lazım. Ama bu oyunla değil tabi ki. Takımı sinüs eğrisi performans diyagramından kurtarmalı Daum-Aykut iklisi. Yoksa arkadan bir de G.Saray performans etkisi geliyor ki esas takımı düşürecek etki bu olacak ilerleyen günlerde.

MAÇIN ADAMI: Artık o kadar yolu tepip maça giden ve Guiza le Kazım'dan daha çok terleyen Bendeniz bu satıra girmeyi haketti.
MAÇIN POZİSYONU: Semih'in kenarda ısınırken ki yüz ifadeleri. Görülmeye değerdi.

MAÇIN HATASI: Guiza ve Kazım'ı 82 dakika sahada tutmak.

MAÇIN ŞUTU: Topuz'un nefis golü.

MAÇIN HAKEM HATASI: 5 hakemle oynanan Twente kalecisinin en az 10 dakika çaldığı maçta bir sarıyı çok görmesi.

0 yorum:

Yorum Gönder

  © Blogger templates 'Neuronic' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP